2 Nisan 2011 Cumartesi

aptal eşiği

   hayır, henüz geçmedim. ama eşiğine kadar gelmiş olma düşüncesine bile ifrit oluyorum. her şey olduktan sonra kavranıyor, önceden bilmek hep iyi ihtimallerin ''ya tutarsa'' kandırmacasına kurban gidiyor. ama yaşamak da bu riski almak bi yerde. her gün doğan güneşle fotosentez yapacağından emin bir bitkinin dinginliğinde yaşamak insan doğasıyla uyuşan bir şey değil ama zaman zaman gözümün klorofiline de aldanmıyor değilim. yapabilirmişim gibi geliyor ama güneş ışığı alıyor gözümü, kırpıştırıp kirpiklerimi karanlığıma kaçıyor doyasıya üretiyorum karbondioksitimi...
   o eşikte durdum bekledim. adı konmamıştı henüz açılacak kapının ardındaki formların. kim bilir belki de zaten kapının ardında bir şey yoktu, tüm mesele tarafımca bilinmeyenin eşiğine gelmek o kapıyı çalmaktı. tak.. ap.. tal.. tak! evet duydum, kapıyı çalarken duydum! şimdi ise    evdekinin uyuduğunu, kapının sesine irkildiğini ama yerinden doğrulacak mecali  olmadığını bilerek dikiliyorum kapıda. etrafımdakiler de biliyor evde olduğunu, kapıyı duyduğunu ve açmadığını. alaycı gözlerle süzüyorlar tedirginliğimi ve kararsızlığımı. ne düşündüklerini umursamıyor gibi yapıyorum ama kendime bile varlığını itiraf etmediğim kurtçuklar bu bakışlardan beslenerek kemiriyor içimi. kapı açılsın ve buyur edileyim ve tüm bakışlar yere insin istiyorum. açılamaz o hasta ve yorgun ve yedek anahtarı hiç olmadı yalnız ölmeyi bekliyor yatağında! kapı ziline gidiyor parmağım, ismini okuyorum hemen düğmeciğin yanındaki.. ap.. tal.. eşiğindeyim! buradan gitmem gerek benim! ayaklanabileceğine inancı olsaydı açardı kapıyı, ayaklanabileceğine inansaydım beklerdim eşikte. ben eşikteyim.. ap..tal.. o ise içeride!
   tüm yolculuğun yorgunluğunu bırakıp eşikte koşar adım gitmekti olması gereken. oldu olması gereken. koşarak kaçtım ama ardıma baktım. şahin bozması gözleri ruhumun okudu tekrar düğmeciğin yazısını ap..tal.. kendime döndüm, evime. cesaretime kızgındım, eğer  o ihtimali göze almasaydım varmazdım aptal eşiğine.
   ya peki bu cesareti göstermek değilse yaşamak dediğin, gözlerim göze almalı güneş vakti kamaşmayı, klorofiliyle garantiye almayı.yaşamak eğer değilse eşiğe kadar gelip ürktüklerinle yüzleşmek ve kendini hatalarından doğurup yenilemek...
                           ama insansam ben eğer yaşamak dediğin...


                                            işte bu cesaret!