10 Nisan 2011 Pazar

mutlu ihtimal

   şansın diğer adı bu olsa gerek. yine de garantici yaklaşımlar için çok da umut vadeden bi hali yok orası ayrı ama ne demiştik ''yaşamak dediğin işte bu cesaret''. yaşamaya böyle kısa aforizma edalı yaftalar yakıştıracak olursak fazlaca özet yaşıyor olmaz mıyız? ama kim diyor ki özet yaşama diye. hem dese ne olur? şu 'kim'ler kimdir? kime göre neye göre derken izafiyetin eşiğinde zafiyet geçirecek zaaflarımız. böyle matruşka sorular dizini terk etse zihni belki sıra cevaplara da gelebilir ama bu mutlu değil kuytu bi ihtimal.
   bi türlü tamamını okumayı beceremediğim sofi'nin dünyası'nın ilk sayfalarında felsefeyi, filozofları tanımlayan bi kısım vardı. sihirbaz, şapka, tavşan, tüyler, tüylerin ucuna tırmanıp dünyayı keşfetmek isteyenler.. yıllar önce okumaya çalıştığım satırları hatırlıyor olma ihtimalim pek düşük ama aklımda böyle yer etmiş işte. asıl meseleye gelecek olursam; tavşanı şapkaya saklayıp tüylerinin dibine yerleşip sıcacık uyuyasım var,matruşka sorularımı en büyük bebeğin içine saklayıp kuytu ihtimallerin değil, mutlu ihtimallerin peşine düşesim...
   şans dediğimiz şey acaba müdahale edemediğimiz durumlarda olumlulukların gelip bizi bulması mıdır? biraz kadercilik gibi duruyor, hatta tembellik bile denebilir. öte yandan bunu tembellik ve kadercilik olarak tanımlamak kontrol deliliğinin de bi parçası olabilir zira bizi bulmasında hiç bir söz hakkımızın olmadığı, hatta sadece geldiğinde fark edebildiğimiz şeylerin yaşantımızın seyrini alıp bambaşka yerlere götürmesi tüm dengeleri değiştirecektir ve bu yüzden ancak bir kontrol delisi böyle bir durumu hicveder. mesela ben üşenmesem şimdi en az bir nef'i uslubu kadar keskin hicivler sıralarım rayında tutmaya çalıştığım trenlerimin ray makasları ile oynayan bu şans denen şeye! öte yandan kendimi değişikliklere açık hissediyorum ama bir 'şans' gibi gelişigüzel serpilivermiş haylazlıkta değişimlere değil. değiştiğinde beraberinde neler getireceğini kestirebileceğim durumlar olmalı bunlar. işte ben bu yüzden öyle kafama esen ilk garda inemiyorum!
   tavşanı koydum şapkaya ama inemiyorum şu tüylerin tepesinden. sadece biraz daha az soru sormanın dinginliğini yaşatmak istiyorum kendime. şans gelip de rayların makaslarını değiştirdiğinde paniklemeden bilmediğim yeni yollardan geçerken görmediklerimin farkına varıp sonra da kafama esen en yeşillikli garda inip biraz etrafı dolaşıp, bir şapkada yapmacık sürprizler sergilemekten çok daha fazlasını hak eden tavşanların dağlardaki doğal neşesine ortak olup çevremi keşfetmek ve hayatıma dahil olmakta bu kadar istekli ihtimalin mutlu olmasını ve mutlu etmesini istiyorum...