kızgınım bi de ben, sabırsızım da, üstelik benim olsun ruh asitleriyle sindireyim posasını da müzeme kaldırayım istedim. evet, açık olacaksam bu böyle, aksini kim iddia edebilir ki? romantikler? ne komikler... öte yandan bir süre sonra mazoşistçe bir ilgi sarıyor zaten kafanın içini, acımayınca telaşlandırıyor, sahiplenmekten olsa gerek, bir şekilde bir hissiyatı barındırıyor ya ait sanıyorsun, hissizleşince daha kötü mesela öyle ki acıyı yeğletiyor, hem başka nasıl devam edilsin ki nefes almanın bir anlamı olduğuna inanmaya. saçmalayabilecek olmanın özgürlüğü ne hoş bu da eklenebilir tabi listeye. burası benim, 4B bi kalemle bastıra bastıra saniyede 10 çember hızıyla karalayabilirim. ne de severmişim aidiyeti, benim benim benim!!
bağırıp, çağırıp, ağlamak çözmeyecek, sanki çözse yapabileceğim. yapamam! demek ki aidiyet isteğimden daha güçlü isteklerim de olabilirmiş, saygınlıkla anılmak gibi. gurur mu yoksa? olmalı gurur dediğin zira ondan vazgeçtiğinde elde edebileceğin zaten bir şey yok ama canım yine de ısırmak, parçalamak, etini ağzımda sağa sola savurmak istiyor! gel-gitler yüzünden bunların hepsi biliyorum ama zaten tüm mantıklı açıklamaları da biliyorum ki hepsi boş laf! yani diyorum ki bilmek bir şeye yaramıyor. evet işe yarasın istiyorum pragmatist yanım azmış olabilir ve çaresi yok bu kudurmuşluğun yine de inatla çare istiyorum! geçeceğini bilmek ve beklemek de sabır işi o da bu huzursuzluğa yaraşır bir şey değil.
büyük harfleri sevmem ben.